MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkgün gazetesine verdiği röportajda, İsrail’in yalnızca Gazze’de insanlığa karşı suç işlemekle kalmadığını, aynı zamanda bölgede 6 devlete adeta savaş ilan ettiğini söyledi. Bahçeli, İsrail’in bölgedeki istikrarsızlığın başlıca kaynağı olduğunu vurguladı.
Türkiye’nin yanı başında yaşanan bu gelişmelerin ciddi çatışma risklerini beraberinde getirdiğine dikkat çeken Bahçeli, “Türkiye komşularının toprak bütünlüğünü herkesten fazla isteyen ve bunun için en ağır bedelleri ödeyen bir devlettir.” dedi. Bahçeli ayrıca, “İsrail, Terör örgütü SDG'yi Türkiye'de başlayan terörsüz Türkiye sürecine dahil olmasın diye kışkırtıyor, manipüle ediyor.” ifadelerini kullandı.
Bahçeli, terörsüz Türkiye sürecinin sekteye uğratılmak istendiğini belirterek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Tüm bu gelişmeler bizim en uzun kara sınırımızın hemen güneyinde cereyan ediyor. Türkiye bilindiği gibi 2016’daki hain darbe girişiminden sonra Suriye topraklarında dört büyük harekâtla tüm bu çabaların aslında boş olduğunu ortaya koymuş, bunun bedelini de ödetmiştir. Ancak birileri hâlâ akıllanmamakta ısrar etmekte, huzuru ve barış değil, kavgayı ve kaosu beslemektedir. Terörsüz Türkiye’nin terörsüz ve istikrarlı bir bölgeyi inşa edecek olmasından da rahatsızlık duyulmaktadır.”
Bahçeli, Türkiye’nin kuzeyinde 2022’den bu yana süren Rusya-Ukrayna savaşına da değinerek, iki ülkenin Türkiye ile yakın ilişkilerine dikkat çekti. Savaşın sona ermesi için Türkiye’nin çok sayıda girişimde bulunduğunu ifade eden Bahçeli, Osmanlı döneminde İspanya’dan kovulan Yahudilere kapıların açıldığını hatırlatarak, Türkiye’nin tarih boyunca yalnızca soydaşlarının ya da dindaşlarının değil, mazlum milletlerin yanında olduğunu söyledi.
Türkiye’nin NATO üyeliğine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye’nin NATO üyeliği eğer Türkiye’yi NATO içinden gelebilecek muhtemel saldırılara karşı korumanın ötesine geçemiyorsa, bazı NATO müttefiklerimiz en hayati önceliklerimizi ve taleplerimizi görmezden gelebiliyorlarsa, kamuoyunda da bu noktada ciddi bir tepki yükselmişse Türkiye’nin tarihsel vizyonuyla mütenasip biçimde her iki yöne bakma zamanı gelmiştir.”