İsrail’in Gazze Şeridi’nde iki yıldır sürdürdüğü saldırılar yalnızca askeri alanlarla sınırlı kalmadı; kültürel mirası hedef alan çok boyutlu bir yok etme politikası ortaya koydu. “Filistinlilerin bu topraklarda hiç var olmadığı” iddiasını beslemek amacıyla mekanların isimleri değiştirildi, arşivler tahrip edildi, semboller ve hafızaya dair tüm unsurlar sistemli şekilde ortadan kaldırıldı.

ABD’de Vurulan Ulusal Muhafız Askerleri, Kurumun Yapısını Yeniden Gündeme Taşıdı
ABD’de Vurulan Ulusal Muhafız Askerleri, Kurumun Yapısını Yeniden Gündeme Taşıdı
İçeriği Görüntüle

Gazze’de bu politikanın en ağır yansımalarından biri, 9 katlı bir binada faaliyet gösteren Miras İzleme Araştırma, Çalışma ve Yayın Kurumu oldu. Osmanlı döneminden 1948’e kadar uzanan geniş arşiviyle Filistin’in en önemli tarih kaynaklarından biri olan kurum, saldırılarla tamamen yıkıldı. Kurumun Genel Müdürü Hanin el-Amassi, tarihe dair paha biçilemez el yazmaları, belgeler, evraklar ve Osmanlı sicillerinin bugün enkaz altında “içler acısı bir halde” bulunduğunu belirtiyor.

Koleksiyonda tarih, coğrafya, astronomi ve edebiyata dair nadir yazmaların yanı sıra, Gazze tarihinin en önemli kaynaklarından biri kabul edilen Osman Mustafa et-Tabba’nın Gazze Tarihi Üzerine Azizlerin Sunusu isimli eseri de yer alıyordu. Bu belgelerin elektronik kopyaları bulunmadığından, yıkımla birlikte yüzlerce yıllık tarihi kayıtların tamamına yakınını kaybetme riski doğdu.

Amassi, İsrail’in bilinçli biçimde Filistin’in kültürel ve entelektüel varlığını hedef aldığını vurgulayarak, “El yazmaları ve miras bir halkın kimliğidir; bunların yok edilmesi nesiller arasında büyük bir boşluk yaratır” dedi. Filistin’e ait köyler, yerleşimler ve toplumsal hafıza hakkında Osmanlı dönemi ve 1948 öncesine dair önemli kaynakların enkaz altında kalması, araştırmalarda geri dönülmez bir kayıp olarak değerlendiriliyor.

Gazze’de yaşanan bu tahribat, kültürel mirasın yok edilmesinin savaşın görünmeyen ancak en ağır boyutlarından biri olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.